Avukat Vekalet ücreti
Avukat ile müvekkili arasındaki ilişki; vekâlet veren müvekkilin yerine getirilmesini arzuladığı avukatlık hizmetini ortaya koyan ve avukatın da müvekkiline karşı, çerçevesi dâhilinde faaliyette bulunmayı (kural olarak) bir ücret karşılığında taahhüt ettiği ivazlı bir sözleşme olarak ortaya çıkar. Avukatlık sözleşmesi, iki tarafa borç yükleyen kanunda düzenlenmiş sözleşmelerdendir. “ İki tarafa borç yükleyen sözleşme olma’’ kavramı, sözleşmenin taraflarından her birini, diğer tarafın aynı zamanda hem alacaklısı hem de borçlusu olmasını ifade eder.
Anayasa mahkemesinin 2017/154 esas ve 2019/18 karar sayılı kararında karşı vekil ücreti ile ilgili önemli karar vermiştir.
“…6100 sayılı kanun 330. maddesinde yer alan “vekille takip edilen davalar da mahkemece kanuna göre takdir olunacak vekalet ücreti, taraf lehine hükmedilir.” hükmü gereğince vekalet ücreti davada haklı çıkan taraf lehine hükmedilmektedir. Anılan maddenin gerekçesi “maddede davayı Kazanan taraf kendisini vekille temsil ettirmiş ise onun lehine avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca hesaplanan vekalet ücretini karar verilmesi hususu düzenlenmiştir. 1136 sayılı Avukatlık kanunu avukatlık ücreti kenar başlıklı 164. maddesinin son fıkrasında “dava sonunda kararla tarifeye dayanılarak karşı taraf yüklenecek Vekalet ücreti avukata aittir” hükmü kararın taraflar için oluşturulacağı onların Leh ve aleyhlerine sonuç yaratıcı prensibin uygulanmasına engel değildir.
Avukatlık kanundaki bu hüküm Avukat ile müvekkili arasındaki hukuki ilişki de geçerlik gösterir, bu düzenlemede geçen ücret ise Avukat ile müvekkil arasında yapılan sözleşmeden kaynaklanan avukatlık ücreti olmayıp avukatlık asgari ücret tarifesi uyarıcı hükmedilen vekalet ücretidir. Dolayısıyla bu ücretin davayı Kazanan taraf lehine yargılama gideri kapsamında hükmedilmesi gerekir” şeklindedir Bu bağlamda maddede yer alan düzenlemenin maddenin gerekçesinde de ifade edileceği üzere 1136 sayılı kanun 164. maddesinde yer alan itiraz konusu kuralla çelişki arz etmediğine ve kuralın Avukat ile müvekkili arasındaki hukuki ilişki de geçerlilik gösterdiğine şüphe bulunmamaktadır. Zira yargılama giderlerinden olan vekalet ücretini avukatın taraf olmadığı sadece taraflardan birine hukuki yardım amacıyla temsil ettiği davada Avukat yararına değil bizzat taraf yararlı hükmedilmesi usulü hukuk kurallarına kaynaklanan bir zorunluluğa dayanmaktadır…”
Avukatlık Kanunu md. 171/1 “Avukat üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder.” denilmektedir. Buna göre avukat, aldığı işi sonuna kadar takip etmek zorundadır.
Avukatlık Kanunu’nun 171/1 maddesinin hükmü ve AAÜT 2. maddesinin “Bu Tarifede yazılı avukatlık ücreti kesin hüküm elde edilinceye kadar olan dava, iş ve işlemlerin karşılığıdır.” şeklindeki hükmü gereğince Avukatlık sözleşmesi uyarınca avukatın hakedeceği ücret, hukuki yardımın tamamlanması (kesin hüküm) ile muaccel olacaktır.
Ancak akdi ücretin hak edilebilmesi (muaccel olması) için hukuki yardımın tamamlanmış olması kuralının bir kısım istisnaları bulunmakta olup; Avukatlık Kanunu Madde 174 gereğince Avukatın haksız olarak azledilmiş olması halinde işin tamamlanmış olması şartı aranmaksızın ücretin tamamı verilecektir. Avukatın kendi kusur veya ihmalinden dolayı yani haklı bir nedene dayalı olarak azledilmiş olması halinde ise; Avukat ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilecektir.(Bkz. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 2018/74 E. 2018/6861 K. sayılı ilamı)
Azil beyanı her hangi bir şekil şartına bağı değildir. İş sahibinin, avukatını azlettiğine ilişkin beyanının avukatına ulaşması ile avukatın görevi sona erer ve avukatlık sözleşmesi son bulur. Azil, iş sahibinin tek taraflı olarak yaptığı ve avukatın kabul şartına bağlı olmayan bir irade beyanıdır.
Yerleşik Yargıtay içthatlarında; iş sahibinin azil iradesinin bildirimine ilişkin ihtarnamesinde açıkladığı azil sebepleri ile bağlı olmadığı, görülmekte olan davada yeni ve başkaca azil sebeplerini bildirebileceği ve azlin haklı olduğu yönündeki savunmasını da bu sebeplere dayandırabileceği kabul edilmektedir. (Bkz. Emsal. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 09.02.2016 tarih ve 2015/2405 E. -2016/3644 K. sayılı ilamı)
Yargıtay 13. HD 2015/9797 E 2016/7432 K sayılı ilamı “Avukatlık Kanunu’nun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir.
Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir.
Zira vekalet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceğinden, azlin haklı olduğunun kabul edilmesi halinde, davacının azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmeyen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilmesi mümkün değildir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.
Bir davada görev yapan avukat, vekil edeninden aralarındaki sözleşmeye göre kararlaştırılan miktarı, şayet ücret kararlaştırılmamış ise Avukatlık Kanunu’nun 164/4 maddesine göre belirlenecek miktarı ücret olarak talep etmek hakkına sahip olduğu gibi, ayrıca yargılama sonunda haklı çıkılan kısım üzerinden hasma yüklenen vekalet ücretini de talep etmek hakkına sahiptir. Vekil eden, avukatına belirlenen bu iki kalem ücreti ödemekle yükümlüdür.”
Yukarıdaki içtihatta belirtildiği üzere iş sahibinin azli haksız olması halinde avukat, ücretin tamamına hak kazanacak olup; azlin haklı olması halinde ise azilden sonraya ilişkin azilden sonra devam eden veya kesinleşen işler nedeniyle bir ücret isteyemez ise de azil tarihine kadar olan tamamlanmış işler nedeniyle vekalet ücretine hak kazanacaktır.
Avukatın ücret alacağı, işin sonucundan bağımsız olarak, onun emeğinin karşılığı olduğundan ücretin istenebilir hale gelmesi için işin, iş sahibinin lehine bitmesi gerekmez.
Avukatlık Kanunu, avukatın görevinin hangi noktada tamamlandığı konusunda herhangi bir sınır çizmemiştir. Kanun koyucu yalnızca Kanun’un m.171/I hükmünde; “Avukat, üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder” demekle yetinmiştir. Yargıtay ise bu konuda biraz daha açıklayıcı bir tanım getirmiş ve avukatın işi sonuna kadar takip etme yükümlülüğünden anlaşılması gerekenin davayı temyiz ve karar düzeltme aşamaları da dâhil olmak üzere hüküm kesinleşinceye kadar takip etmek olduğuna karar vermiştir. Yargıtay’ın bu tanımı özellikle karar düzeltme kanun yolu yönünden eleştirilse de Yüksek Mahkeme’nin yerleşik içtihatları halen bu yöndedir.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2015/7350 E 2015/31650 K sayılı ilamında “Avukat, üstlendiği işi sonuna kadar takip etmekle yükümlü olup, hukuki yardım konusu bir dava ise, bu davayı temyiz ve karar düzeltme aşamaları da dâhil olmak üzere kesinleşinceye kadar takip etmekle yükümlüdür.” demektedir.