Krediye bağlı hayat sigortası
Krediye bağlı hayat sigortası sözleşmelerinin akdinde ayrım, sigorta bedeline göre yapılmaktadır. Uygulamada krediye bağlı hayat sigortası sözleşmesi, sabit, değişir veya azalan sigorta bedelli olarak yapılabilmektedir. Krediye bağlı hayat sigortası sözleşmesinin ilk ortaya çıktığı dönemlerde uygulanan sabit bedelli krediye bağlı hayat sigortası sözleşmesinde, sigorta bedeli sözleşme süresi boyunca değişmeden sabit kalmaktadır. Krediye bağlı hayat sigortası sözleşmesinin sabit bedelli şekilde akdedilmesinin en önemli sonucu, rizikonun gerçekleştiği tarihte kredi borcu tamamen veya kısmen ödenmiş ise, sigorta bedelinden “mirasçılara” (Veya mirasçılar dışındaki tali lehtarlara) ödenecek “artık” bir bedelin mevcudiyetidir. Azalan teminatlı krediye bağlı hayat sigortası sözleşmelerinde, sigorta bedeli, önceden belirlenmiş taksit planına göre düzenli bir şekilde belli periyotlarla azalmaktadır. Krediye bağlı hayat sigortası sözleşmesinin azalan bedelli akdedilmesinin en önemli sonucu ise, prim miktarının, sabit bedelli krediye bağlı hayat sigortası sözleşmesine kıyasla çok daha düşük olmasıdır.
Krediye bağlı hayat sigortasının bir diğer türü olan değişir sigorta bedelli krediye bağlı hayat sigortası sözleşmesinde, sigorta bedeli hesap borç bakiyesine karşılık gelmekte ve azalan bedelli krediye bağlı hayat sigortası sözleşmesinde olduğu gibi, sigorta bedeli sigorta süresi içinde değişmektedir. Bu halde, toplam sigorta süresi için tek prim ödenmesi söz konusu olmamakta; kredi borç hesabındaki bakiye aylık olarak bildirilmekte ve bu şekilde bakiye borcun durumuna göre sigorta sözleşmesinde de değişiklik yapılmaktadır. Bu nedenle, değişir bedelli krediye bağlı hayat sigortası sözleşmesinin azalan bedelli krediye bağlı hayat sigortası sözleşmesinden en önemli farkı, taksit ertelemeleri ve süre uzatılması gibi kredi sözleşmesinde ortaya çıkabilecek değişikliklerin sigortacı tarafından dikkate alınarak o ay ödenmesi gereken primin buna göre belirlenmesidir. Azalan ve değişir bedelli krediye bağlı hayat sigortası sözleşmelerinin ortak özelliği, değişen bedelli krediye bağlı hayat sigortası sözleşmelerinde olduğu gibi, riziko gerçekleştiğinde, kredi borcunun ödenmesinden sonra sigorta bedelinden mirasçılara ödenmesi gereken artık bir meblağ bulunmamasıdır. Ancak, azalan bedelli krediye bağlı hayat sigortası sözleşmeleri, değişir bedelli krediye bağlı hayat sigortası sözleşmesinden farklı olarak, sigorta bedeli, “önceden kesin olarak belirlenmiş bir taksit planı çerçevesinde” azalmaktadır.
Krediye bağlı hayat sigortası sözleşmesi, öğretide, “bir kredi kuruluşundan alınan kredi borcunun ödenmesini teminat altına almak amacıyla akdedilen; ölüm rizikosunun gerçekleştiği ve kredi borcunun ödenmemesi ihtimalinde, sözleşmede belirlenen sigorta bedelinin (bakiye kredi borcuna tekabül eden miktarı ile sınırlı olmak üzere), lehtar sıfatını haiz kredi kuruluşuna; rizikonun gerçekleştiği sıradaki bakiye borç miktarının sigorta bedelinden daha düşük olduğu hallerde ise artan meblağın sözleşmede belirlenen diğer lehtara/lehtarlara veya mirasçılara ödendiği özel bir hayat sigortası türü” olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımdan anlaşılacağı üzere, krediye bağlı hayat sigortası sözleşmesinin, öğretide neredeyse istisnasız olarak hayat sigortalarının bir türü olduğu kabul edilmektedir.
Hayat / meblağ sigortalarında amaç, riziko şahsının ölümü veya belli tarihte hayatta kalması halinde poliçede belirlenen meblağın lehtara ödenmesi iken, zarar sigortalarında rizikonun gerçekleşmesi sebebiyle ortaya çıkan “zarar”ın tazmini hedeflenmektedir. Dolayısıyla zarar sigortalarında sigortacının yapacağı ödeme “zarar” tutarı ile sınırlıdır. Krediye bağlı hayat sigortası sözleşmesinin hukuki niteliğine ilişkin bir değerlendirme yapılabilmesi için, sözleşmenin kurulmasına ve özellikle de sigorta bedelinin ödenmesine ilişkin bazı temel esasların dikkate alınması gereklidir.
Uygulamada kullanılan krediye bağlı hayat sigortası genel şartlarında, “sigortalının ölüm tarihinde kredi borcunun henüz ödenmediği hallerde, sigorta bedelinin kredi kuruluşuna; kredi borcunun ödenmiş olduğu ihtimalde ise sigorta bedelinin tamamının veya bakiye borcun kredi kuruluşuna ödenmesinden sonra sigorta bedelinden artan kısmının sigortalının mirasçılarına ödeneceği” yönünde kayıtlara yer verilmektedir.
Buna göre, krediye bağlı hayat sigortası sözleşmelerinin, rizikonun gerçekleştiği tarihte bakiye borcun ödenmiş olup olmadığına göre iki farklı görünümü ortaya çıkmaktadır. Kredi borçlusunun ölümü tarihinde kredi borcu tamamen ödenmiş ise “sözleşmede belirlenen meblağın lehtara (uygulamada çok defa mirasçıya) ödenmesi” söz konusu olduğundan bu ihtimalde, krediye bağlı hayat sigortası sözleşmesinin “hayat-meblağ” sigortası niteliğinde bir tereddüt olmayacaktır. Krediye bağlı hayat sigortası sözleşmesinin hukuki niteliği ile ilgili olarak asıl incelenmesi gereken, ölüm rizikosunun gerçekleştiği tarihte bakiye kredi borcunun ödenmemiş olması ihtimalidir. Zira bu halde, krediye bağlı hayat sigortası, aslında “kredi kuruluşunun alacağının ödenmesine”, diğer bir ifade ile “sözleşmede belirlenen rizikonun gerçekleşmesinin sebep olacağı zararı karşılamaya” hizmet etmekte ve dolayısıyla hukuki nitelik bakımından zarar sigortalarına yaklaşmaktadır.
Özellikle de “azalan teminatlı” şekilde akdedilen krediye bağlı hayat sigortası sözleşmelerinde bu durum daha da belirgin hale gelmektedir. Azalan teminatlı krediye bağlı hayat sigortası sözleşmelerinde, ödeme planındaki her vade sonunda, o vadede geri ödenmesi gereken anapara tutarı ile orantılı şekilde teminat tutarı da azalmakta ve nihai olarak rizikonun gerçekleştiği tarihte geçerli olan teminat tutarı, kredi sözleşmesindeki ödeme planı uyarınca rizikodan önceki son vadede olması gereken bakiye borç tutarına eşit olmaktadır. Bu ihtimalde, sigorta bedeli, bakiye kredi borcu ile orantılı şekilde azaldığı ve her vade sonunda bakiye borç tutarı ile teminat tutarı eşitlendiği için mirasçıların (veya diğer üçüncü kişilerin) talî lehtar olarak belirlenmesi söz konusu olmamakta; sadece kredi kuruluşuna rizikonun gerçekleştiği tarihteki “alacak” miktarı ile sınırlı ödeme yapılmaktadır. Bu ihtimalde krediye bağlı hayat sigortası sözleşmesi sadece kredi kuruluşunun alacağının ödenmesine, diğer bir ifade ile aslında “ölüm rizikosunun gerçekleşmesinin sebebiyet vermesi muhtemel bir zararı karşılamaya” hizmet etmektedir. Bu açıklamalar çerçevesinde, kanaatimizce, krediye bağlı hayat sigortası sözleşmesinin, azalan teminatlı şekilde akdedildiği hallerde “amaç” bakımından zarar sigortalarına benzediği; sabit teminatlı akdedildiği hallerde ise “amaç” bakımından hem meblağ hem de zarar sigortalarına benzeyen “karma” nitelik taşıdığı sonucuna varılmalıdır.
Krediye bağlı hayat sigortalarına ilişkin olarak Türk Ticaret Kanunu’nda veya 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nda (SK) herhangi bir düzenleme mevcut olmadığı gibi, SK m.11 uyarınca hazırlanmış ayrı bir krediye bağlı hayat sigortası genel şartı da bulunmamaktadır. Bu nedenle uygulamada, krediye bağlı hayat sigortası sözleşmeleri, hayat sigortalarının özel bir türü olduğu gözetilerek, hayat sigortası sözleşmelerine ilişkin düzenlemeler ve hayat sigortası sözleşmesi genel şartları çerçevesinde akdedilmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda Sigorta Hukuku Kitabının Birinci Kısmında “Genel Hükümler” başlığı altında hem zarar hem de hayat sigortaları bakımından ortak olarak uygulanacak hükümler yer almaktadır. Kanunun İkinci Kısmında 1487. ile 1520. maddeler arasında hayat sigortalarına ilişkin özel ve ayrıntılı düzenlemelere yer verilmiştir. Türk Ticaret Kanunu’nun hem tüm sigorta türleri bakımından ortak olan TTK m.1401 vd.deki genel hükümleri, hem de 1487 vd.da yer alan hayat sigortalarına ilişkin özel hükümleri krediye bağlı hayat sigortaları bakımından da uygulanacaktır. Ayrıca krediye bağlı hayat sigortaları bakımından sigortacılık faaliyetlerinin yürütülmesine ve denetlenmesine ilişkin hükümlerin yer aldığı 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’ndaki bazı hükümlerin uygulanması da gündeme gelebilecektir.
Doğrudan ve özel olarak krediye bağlı hayat sigortalarına ilişkin hükümlerin yer aldığı tek düzenleme, 2015 tarihli “Bireysel Kredilerle Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliği”dir. Yönetmelikte, kredi kuruluşunun sözleşmenin yapılmasından önceki safhada kredi kullananı bilgilendirme yükümlülüğüne, sigorta teminat tutarı ve süresine, sigorta sözleşmesinin yenilenmesine dair ayrıntılı sayılabilecek bazı düzenlemeler bulunmaktadır. Ayrıca, Yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden kısa bir süre sonra, Yönetmeliğin uygulanmasına ilişkin Genelgeler yayımlanmıştır.
Krediye bağlı hayat sigortası sözleşmesi genel olarak orta ve kısa vadeli, geri ödemesi kredi alanın gelir durumuna bağlı olan kredi sözleşmeleri ile birlikte akdedilmektedir. Bu tür kredilerin başında tüketici kredileri gelmektedir. Tüketici işlemlerinde, tüketicinin çok defa işlemin karşı tarafına göre daha zayıf konumda olması, tüketicinin korunmasına yönelik özel düzenlemelerin yapılmasını gerektirmektedir. Ülkemizde de bu ihtiyaç “tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalar” bakımından 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümleri ile karşılanmaktadır. Zira yukarıda belirttiğimiz gibi, 6502 sayılı TKHK’nda tüketici işleminin, “sigorta sözleşmelerini” de kapsayacak şekilde tanımlanması ve diğer taraftan da çalışma konumuzu oluşturan krediye bağlı hayat sigortası sözleşmelerinin en yoğun şekilde tüketici kredileri ile birlikte akdedilmesi karşısında tüketicinin korunmasına ilişkin mevzuat hükümlerinin krediye bağlı hayat sigortası sözleşmeleri bakımından uygulanıp uygulanmayacağının tespiti gereklidir.
Dolayısıyla tüketici hem sigorta hukuku açısından hem de tüketici hukuku açısından korunmaktadır.
Uyuşmazlığın; konut kredi ödemeleri devam ederken hayat sigorta poliçesinin tahsilatsızlık nedeniyle iptal edilmesi, kefil ve kanuni varislerin poliçeyi kredinin teminatı kabul ederek tazminat talebinde bulunması, sigorta şirketinin tazminat ödemesini kabul etmemesi, hayat sigortaları ihtiyari sigortalar olduğundan kredi kullandıran bankanın davada taraf olmayı kabul etmemesinden kaynaklandığı görülmüştür.
Yukarıda ayrıntısıyla belirtilen delillerden anlaşılacağı üzere; Sözleşme Öncesi Bilgi Formu’ nda hayat sigorta yaptırılmasının zorunlu olmadığı ve isteğe bağlı olduğunun belirtildiği, ödeme planının ikinci sayfasında müşterinin sigorta yaptırıp yaptırmama konusunda serbest bırakıldığı, sigorta primlerinin ödenmemesi halinde her türlü sorumluluğun müşteriye ait olduğu, Konut Kredi Sözleşmesinde vefat halinde ödenecek tazminattan o tarihte bankaya borcun mahsubundan sonra kalan meblağın mirasçılara ödenmesinin taahhüt edildiği, sigorta katılım sertifikasında herhangi bir taksidin vadesinde ödenmemesi halinde sigortanın sona erdirileceği belirtilmiştir.